SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

SAVM BAHSİ

<< 2407 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ الطَّيَالِسِيُّ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ يَعْنِي ابْنَ سَعْدِ بْنِ زُرَارَةَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ عَمْرِو بْنِ حَسَنٍ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَأَى رَجُلًا يُظَلَّلُ عَلَيْهِ وَالزِّحَامُ عَلَيْهِ فَقَالَ لَيْسَ مِنْ الْبِرِّ الصِّيَامُ فِي السَّفَرِ

 

Câbir b. Abdullah (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre,

 

Rasûlullah (s.a.v.), etrafı kalabalık (bir insan topluluğu) olan ve kendisine (Ramazan da aşırı sıcak dolayısıyla) gölge yapılan bir adam görüp; "yolculukta oruç tutmak sevap değildir" buyurdu.

 

 

İzah:

Buhârî, savm; Müslim, siyam; Nesâî, siyam; Dârimî, savm; Ahmed b. Hanbel, III, 299, 317,319, 399.

 

Hadis-i şerifte anlatılan olayın bir yolculuk esnasında  olduğu bizatihi Hz. Peygamber'in sözünden anlaşılmaktadır. Taberî'nin Ka'b b. Âsim el-Eş'arî'den rivayet ettiği şu haber ise, daha geniş ve daha açıktır. "Çok sıcak bir havada Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte yolculuk yaptık. Aniden topluluktan bir adamın bir ağacın gölge­sine girip hastanın yatışı gibi yan üstü yattığını gördük, Rasûlullah (s.a.v.):

 

"Arkadaşına ne oldu, derdi ne?" diye sordu.

 

O hasta değil, oruçlu. Kendisini güneş çarptı, dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber:

 

“Yolculuk esnasında oruç tutmanız iyilik (sevap) değildir. Allah'ın size tanıdığı ruhsala sarılınız" buyurdu.

 

Görüldüğü gibi Taberi'nin bu rivayeti, hadiseyi daha etraflıca anlat­maktadır.

 

Bu hadis-i şerifte bahsi geçen zâtın kim olduğu kesin olarak belli de­ğildir. Ebu İsrail olduğunu söyleyenler olmuşsa da bu doğru bulunmamış­tır. Çünkü Ebu İsrail'in başından geçen benzeri olay, yolculukta değil, Medine'de olmuştur. Bu hâdise Hatib'in, İbn Abbas'dan rivayet ettiğine göre şöyledir:

 

Rasûlullah (s.a.v.) cuma günü (insanlara) hutbe okuyordu. Kureyşli Ebu İsrail adındaki adama gözü ilişti. (Rasûlullah onun hakkında) "Bu oruç tutmayı, güneşin altında ayakta durmayı konuşmamayı ve oturmamayı adadı" dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber; "Otursun, konuşsun, göl­gelensin ve iftar etsin'* buyurdu.

 

Görüldüğü gibi hadis-i şerifteki olay ile Ebû İsrail'in başından geçen olay arasında hiçbir benzerlik mevcut, değildir.

 

Hadis-i şerifin z,âhiri yolculuk esnasında oruç tutmanın iyi olmadığı­na delâlet etmektedir. Bazı zahirilerle bazı Şiîler bunu esas alarak, "yolcu­lukta oruç iyilik olmadığına göre, günahtır. Dolayısıyla ramazanda yolcu iken tutulan oruç, ramazan orucu yerine geçmez" demişlerdir.

 

Bu görüş Ebu Hureyre, Hz. Ömer, İbn Ömer, Zührî ve Abdurrahman b. Avf dan nakledilmiştir. Hatta Abdurrahman'ın "Seferde oruç tut­mak hazarda tutmamak gibidir" dediği rivayet edilir.

 

Bu görüş sahipleri üzerinde durduğumuz hadisin yanı sıra, daha önce geçen ve Rasûlullah'ın Mekke fethi seferinde ashabına oruçlarını bozdurt-tuğunu bildiren hadîse de dayanırlar. Çünkü hadîsin Müslim ve Tahavî'-deki rivayetlerinde Efendimizin, oruçlarını bozmayanlar için; "onlar âsi­lerdir, onlar âsilerdir" buyurduğu nakledilir. Yine Buhari ve Müslimdeki Enes'ten nakledilen bir hadisin sonundaki Rasûlullah'ın; "orucu açanlar bugün ecri alıp götürdüler" sözü de bu görüşün delillerindendir.

 

Ahmed b. Hanbel, Evzaî, İshak b. Rahûye'ye göre seferde oruç tut­mamak efdal olmakla beraber tutmak da caizdir. Çünkü tutmak, ruhsata uymaktır.

 

Bundan önceki babın ilk hadisinin açıklamasında da belirtildiği üzere Ebû Hanife, İmam Malik ve İmam Şafiî'nin de dahil bulunduğu cumhura göre, gücü yeten kişinin yolculuk esnasında oruç tutması tutmamasından daha efdaldir.

 

Bu görüşte olanlar, üzerinde durduğumuz hadis ve benzerleri hakkın­da farklı izahlarda bulunmaktadırlar.

 

Hattabî bu hadis için şöyle der. "Bu hadis bir sebep üzerine söylen­miştir. Dolayısıyla hükmü o gibi hallere münhasırdır. Sanki efendimiz "oruç yolcuyu böyle güç durumlara düşürüyorsa, yolcunun oruç tutması sevap değildir," demiştir.                          

 

Hz. Peygamber'in Mekke fethi seferinde oruçlu oluşu ve Hamza el-Eslemî'yi oruç tutup tutmama konusunda muhayyer bırakması izahımızın delilidir. Eğer oruç tutmak sevab olmasaydı, Rasûlullah onu muhayyer bırakmazdı"

 

İmam Şafiî bu hadisteki "sevap olmama" tabirinin ruhsatı kabulden kaçınanlarla ilgili olduğunu söyler.

 

Tahavî bu hadisteki "birr-sevap"dan maksatın en kâmil manâsıyla "birr" olduğunu, gayenin yolculuk ânında oruç tutmanın sevap olmayışı­nı ifâde olmadığını söyler.

 

Cumhur, Rasûlullah'ın oruçlarım bozmayanlar için "onlar âsilerdir, onlar âsilerdir" buyurmasını, onların Hz. Peygamberin emrine muhalefet etmelerine bağlamışlardır.

 

Efendimizin "bugün orucu açanlar, ecri alıp götürdüler" beyânı ise, şöyle izah edilir. Bunlar oruçlulara hizmet ettikleri için böyle de­nilmiştir. Bu söz, oruç tutanların sevaptan mahrum olduklarını ifâde için değildir. Eğer öyle olsaydı, Hz. Peygamber oruç tutanları tasvip etmezdi. Çünkü Efendimizin, kötülüğe kayıtsız kalması düşünülemez.

 

Yolculuk esnasında orucu caiz görmeyenlerin dayandıkları delillerden biri de "Sizden, hasta veya yolcu olan başka günlerde tutsun"[Bakara 185.] mealin­deki âyet-i kerimedir. Onlar âyeti, "yolcunun oruç tutamayacağı" şeklin­de anlamışlardır. Cumhura göre ise, âyetin mânâsı, "sizden hasta ve yol­cu olup da oruç tutmayanlar, başka günlerde oruçlarını tutsunlar" şek­lindedir.

 

Cumhurun, yolculukta orucu caiz görmekle beraber oruç tutmamayı daha efdal görenlere cevabı bundan sonraki bâbda gelecektir.